HAZRET-İ EBÛ BEKİR -radıyallâhu anh- (632-634)




“Allâh ile mahlûkâtından hiçbiri arasında bir neseb bağı yoktur. Allâh’a yakınlık, ancak O’na itaat ve emirlerine tâbî olmakla mümkündür.”


***


“Allah, kulunun amelsiz sözünden râzı olmaz.”


***


“Çok söz, kişiyi unutkan yapar.”

***


“NE SÖYLEDİĞİNİ, NE ZAMAN SÖYLEDİĞİNİ VE KİME SÖYLEDİĞİNİ İYİ DÜŞÜN!”
***

“Hakk’ı tanıyan âriflerin kölesi ol!”

***

“Sana yol göstermek isteyenden hâlini gizleme! Aksi takdirde kendini aldatırsın.”

***

“Kendini ıslah et ki insanlar da sana karşı iyi davransınlar.”

***

“Dört kimse Allâh’ın sâlih kullarındandır:
1. Tevbe eden kişiyi gördüğü zaman sevinen.
2. Günahkârların affı için Rabbine yalvaran.
3. Din kardeşine gıyâbında duâ eden.
4. Kendinden muhtaç kişiye yardım ve hizmette bulunan.”

***

“Benim nezdimde sizin en kuvvetliniz, hakkını alıncaya kadar, zayıf olan kimsedir. En zayıfınız da ondan başkasının hakkı alınıncaya kadar, güçlü kimsedir.”

***

“Îman sadece câmilerde, mal cimrilerde, silah korkaklarda, yetki zayıflarda olursa işler bozulur.”

***

“Akıllı kimse takvâ sâhibi olan, akılsız da zâlim olandır.”

***

“Allah Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de vereceğini va’dettiği mükâfâtı azap ile birlikte zikretti ki bu vesîleyle kul ibâdete rağbet etsin ve azaptan korksun."

***

“Bir hayrı kaçırırsan onu yakalamaya çalış, elde edince de onu geçmeye bak, daha güzelini yapmaya gayret et!”

***

“İnsanlara iyilik etmek, kişiyi âfetlerden ve belâlardan muhafaza eder.”

***

“Şöhretten kaç ki şeref seni takip etsin. Ölüme karşı hazırlıklı ol ki sana hayat verilsin.”

***

“Hiçbir belâ yoktur ki ondan daha kötüsü olmasın.”

***

“Sabırda zarar, hüzün ve telaşta fayda yoktur.”

***

“Sabır îmânın yarısı, yakîn ise tamamıdır.”

***

“Allah’tan âfiyet isteyiniz. Hiç kimseye yakînden (kat’î bir îmandan) sonra âfiyetten daha fazîletli bir şey verilmemiştir.”

***

“Bana göre âfiyette olup şükretmem, imtihan edilip sabretmemden daha makbûldür.”

***

“Dünyâ mü’minlerin pazarı; gece ile gündüz sermâyeleri; güzel ameller ticâret malları; cennet kazançları; cehennem de zararlarıdır.”

***

“Hazret-i Peygamber’e salevât getirmek günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbet ve ihlâsla) selâm göndermek pek çok köle âzâd etmekten daha fazîletlidir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i sevmek ise, riyâzat ve mücâhededen, Allah yolunda kılıç sallamaktan daha üstündür.” (Bağdadî, Târihu Bağdâd, VII, 161)

***

“Allah dostları (mizaçlarına göre) üç sınıftırlar. Her üç sınıf, üçer alâmetle bilinir:
Birinci sınıf (Hak dostları), havf (korku) hâlinde olanlardır. Bunlar;
1. Dâimâ mütevâzıdırlar.
2. Hayır-hasenâtları ne kadar çok olsa da onu az görürler.
3. En küçük hatâlarını bile büyük görürler. (Zîrâ kime karşı günah işlediklerinin farkındadırlar.)

İkinci sınıf (Hak dostları), recâ (ümit) sâhibi kimselerdir. Bunlar da;
1. Her hâl ve hareketlerinde insanlara fazîlet ve güzellikler sergileyerek örnek olurlar.
2. Mallarını Hak yolunda sarf ederek insanların en cömertlerinden olurlar.
3. Allâh’ın kullarına karşı dâimâ hüsn-i zan içindedirler.

Üçüncü sınıf (Hak dostları) ise, aşk ve muhabbet vecdiyle Rabbine ibâdet eden (ârifler)dir. Bunlar da;
1. Sevdikleri şeyleri (Allâh için) infâk ederler.
2. Her hâl ve hareketlerinde Allah rızâsını hedeflerler, bu yüzden câhillerin kınamalarına aldırmaz, onların kaba davranışlarından rahatsız olmazlar.
3. Nefislerine ağır gelen şeyleri nefislerinin muhâlefetine rağmen îfâya çalışırlar; bütün hâl ve hareketlerinde Allâh’ın emir ve nehiylerine itaat ederler.” (İbn-i Haceri’l-Askalânî, Münebbihât, s. 94-95)

***


İşte Hazret-i Ebû Bekir, bu üç sınıf Hak dostlarının bütün hâl ve sıfatlarını kendisinde cem etmiş mübârek bir İslâm şahsiyetiydi. Rabbimiz, O’nun bu hikmetli öğütlerinden lâyıkıyla istifâde etmeyi ve güzel hâllerinden feyz almayı cümlemize nasîb eylesin. Bizleri, onun dostluk halkasına dâhil olanlardan kılsın! Zîrâ dostluğun kaynağına Allah ve Rasûlü’nde erişen Hulefâ-i Râşidîn, Ashâb-ı Kirâm, Hak dostları ve onlara güzelce tâbî olanlar, Rabbimizin lutfuyla ebedî saâdet kervanının bahtiyar yolcularıdır.

Sözlerimize, Ebû Bekir -radıyallâhu anh-’ın şu samîmî niyazlarına gönülden âmîn diyerek son verelim:

“Allâh’ım! Ömrümün en hayırlı devresi sonu, amellerimin en hayırlı kısmı neticeleri, günlerimin en hayırlısı da Sana kavuştuğum gün olsun.”
(Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 103)

“Allâh’ım! Bana hayırdan lutfettiğin en son şey, rızâ-yı şerîfin ve Naîm Cennetleri’ndeki yüksek dereceler olsun!” (Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 103)

Âmîn…

Eser : Öyle Bir Rahmet ki
Yazar: Osman Nuri TOPBAŞ
----------------------------------------------------------------------


HAZRET-İ ÖMER -radıyallâhu anh- (634-644)


“Günah işlemekten vazgeçmek, tevbe ile uğraşmaktan daha kolaydır.”

***

“En çok sevdiğim kimse, bana ayıp ve kusurlarımı haber verendir.” (Süyûtî, Târîhu’l-Hulefâ, s. 130)

***

“Çok konuşan, çok yanılır. Çok yanılanın, hayâ duygusu azalır. Hayâ duygusu azalanın, günah ve harama düşme endişesiyle şüphelilerden sakınma titizliği kaybolur. Şüphelilerden sakınma titizliği kaybolanın, kalbi ölür.”

***

“Gaybı iddiâ etmek olmasaydı, beş kimsenin cennet ehli olduklarına şâhitlik ederdim:

1. Çok çocuk sâhibi (olup şükür ve sabır hâlinde) olan fakir.

2. Kocası kendisinden râzı olan (sâliha) kadın.

3. Mehr-i müsemmâsını (yâni nikâh esnâsında iki tarafın da rızâsıyla tâyin edilen mehrini) kocasına tasadduk eden kadın.

4. Baba ve anası kendisinden râzı olan kişi.

5. Günahından (nefret ederek samîmiyetle) tevbe eden kimse…”

***

“Bütün dostları gezdim, gördüm; dili muhafaza etmekten daha iyi dost göremedim.

Bütün elbiseleri gördüm; iffet ve sakınmaktan daha iyi elbise görmedim.

Bütün malları gördüm; kanaatten daha iyi mal görmedim.

Bütün iyilikleri gördüm; nasihatten daha iyisini görmedim.

Bütün yemekleri görüp tattım; sabırdan lezzetlisini görmedim.”

***

“İnsanlarla güzel dostluk kurmak, aklın yarısıdır. Yerinde suâFl sormak, ilmin yarısı; iyi tedbir almak da yaşamanın yarısıdır.”

***
“Âhiret yanında dünyâ nedir ki! Ancak tavşanın bir defâ sıçraması misâli bir şeydir.” (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, VIII, 152)

***
“Fazla lâkırdıyı terk eden kimseye hikmet bahşedilir.

Fazla (tecessüsle) bakmayı terk edenin kalbine tevâzû bahşedilir.

Fazla yemeyi terk edene ibâdet lezzeti bahşedilir.

Fazla gülmeyi terk edene heybet bahşedilir.

Mizahı terk edene izzet bahşedilir.

Dünyâ sevgisini terk edene, âhiret muhabbeti bahşedilir.

Başkasının ayıbı ile meşgul olmayı terk edene, nefsinin ayıplarını ıslah etme hâli bahşedilir.

(Müteâl, yâni idrak ötesi olan) Allâh’ın keyfiyetinde araştırma ve tecessüsü terk edene, nifaktan kurtuluş bahşedilir.”

***

“On şey, on şeysiz düzelmez:

Akıl, iffetsiz; fazîlet, ilimsiz; kurtuluş, korkusuz; sultan, adâletsiz; asâlet ve şeref, edepsiz; ferah, emniyetsiz; zenginlik, sehâvetsiz; fakirlik, kanaatsiz; yücelik, tevâzûsuz; cihâd, tevfiksiz iyileşip düzelmez.”

***
“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz, kusurları bağışlamayan bağışlanmaz, affetmeyen kişi affolunmaz, günahlardan korunmaya çalışmayan kimse de korunup takvâya erdirilmez.” (Buhârî, el-Edebü’l-Müfred, s. 415, no: 371)

***

“Duâ, semâ ile arz arasında durur. Rasûlullâh’a salevât getirilmedikçe, Allâh’a yükselmez.”(Tirmizî, Vitr, 21)

***

“Bizim çarşımızda dîni(n ticâret kâidelerini) bilen kimseler satıcılık yapsın.” (Tirmizî, Vitr, 21/487)

***

“Yüze karşı övmek, boğazlamak gibidir.” (İbn-i Kuteybe, el-Mesâil, s. 145)

***

Hazret-i Ömer, vâlilerine şöyle yazmıştır:

“Benim katımda en mühim işiniz namazdır. Kim onu koruyup vakitlerine dikkat ederse, dînini korumuş olur; kim de onu yerine getirmeyip yitirirse, dînini de kısa zamanda yitirir.” (Muvatta’, Vukûtu’s-Salât, 6)

***
Kadı Şurayh, Hazret-i Ömer’e mektup yazarak nasıl hükmedeceğini sordu. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- cevâben şöyle yazdı:

“Allâh’ın kitabında olanlarla hükmet. Eğer onda bulamazsan Allah Rasûlü’nün sünnetiyle hükmet. Allâh’ın kitabı ve Rasûlü’nün sünnetinde de bulamazsan sâlihlerin verdiği hükümlerle hüküm ver. Sâlihlerin verdiği hükümler arasında da yoksa istersen devâm et hükmünü ver, istersen geri dur. Geri durup hüküm vermemenin senin için daha hayırlı olduğu kanaatindeyim. Ve’s-selâm.” (Nesâî, Kudât, 11/3)

***

“Zenginlik de fakirlik de aynı şekilde birer binektir. Hangisine bineceğime aldırmıyorum.”

***

“En akıllı kimse, insanların hareketlerini en iyi takdîr edendir.”

***

“Bir kimsenin sorduğu sorudan onun akıl seviyesini anlarım.”

***

“Bugünün işini yarına bırakma!”

***

“İş bir kere geri kalırsa artık hiçbir zaman ilerleyemez.”

***

“Şerri bilmeyen, onun tuzağına düşer.”

***

“Dünyâya az meylet ki hür yaşayasın. (Nefsin esâretine düşmeyesin.)”

***

“İnandığınız gibi yaşamıyorsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.”

***

“İnsanları düzeltebilmeniz için önce kendinizi ıslah etmeniz gerekir.”

***

“İnsanların en câhili (ve ahmağı), kendi âhiretini başkasının dünyâsı için satandır.”

***

“Bir iyiliğin şerefi, geciktirilmeden hemen yapılmasındadır.”

***

“Kötü bir işin en gizli şâhidi vicdânımızdır.” [Nitekim Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-, iyiliğin ne olduğunu sormaya gelen birine; “Kalbine danış! İyilik, kalbinin müsterih olduğu ve yapılmasını tasdik ettiği şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana «Yap!» diye fetvâlar verse bile, içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir.” buyurmuştur.(İbn-i Hanbel, IV, 227-228)]

***

“Sırrını gizleyen, kendine hâkim olur.”

***

“Şiddet göstermeksizin kuvvetli, zayıflık belirtmeksizin yumuşak ol.”

***

İşte böyle yüce bir kalbî kıvâma ve takvâ hayâtına sâhip olan Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- dâimâ:

“Ey Allâh’ım! Beni ansızın yakalamandan, gaflet içerisinde bırakmandan ve gâfillerden kılmandan Sana sığınıyorum.” diye duâ ederdi.[31] Akşamları da, elindeki kamçısıyla ayaklarına vurur ve; “Bugün ne yaptın ey Ömer?” diye kendisini hesâba çekerdi.[32] Bu nefs muhâsebesini her akşam kendine vird edinmişti.

Şüphesiz ki bütün bu hassâsiyetler, ondan bize yâdigâr kalan en güzel irşad numûneleridir. Bizler de o mübârek sahâbînin bu güzel hâllerini ve hatıralarını gönlümüze nakşetmeli ve sık sık; “Bugün Allâh için ne yaptım?” diyerek kendimizi vicdan muhâsebesine çekmeliyiz. Maddî ve mânevî vazîfelerimizde gaflet, ihmâl, atâlet ve tembellik göstermekten titizlikle sakınmalıyız. Rabbimizin huzûrunda hesaba çekilmeden evvel kendimizle hesaplaşmalıyız.

Rabbimiz, âhiretteki hesâbımızı kolay getirsin. Îman ve güzel ahlâk iklîminde amel-i sâlihlerle dolu bir dünyâ hayâtı yaşayıp ebedî hayâtın saâdetiyle gönüllerimizi mes’ûd eylesin. Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh-’ın “Fârûk” sıfatından gönüllerimize bir nasip ihsân eylesin!

Âmîn…

Eser : Öyle Bir Rahmet ki
Yazar: Osman Nuri TOPBAŞ
------------------------------------------------------

HAZRET-İ OSMAN -radıyallâhu anh- (644-656)

“En akıllı insan; nefsini hesaba çeken, onu iyi idâre eden, ölümden sonrası için amel işleyen ve kabir karanlığı için Allâh’ın nûrundan istifâde edendir.”



***

“Kul, gözleri gördüğü hâlde Allâh’ın kendisini âmâ olarak diriltmesinden korksun! Hikmetten anlayana mânâlı bir söz kâfîdir. Mânen sağır olanlar, zaten hakkı duyamazlar…”


***

“Beş şey müttakîlerin (sâlihlerin) alâmetidir:
1. Dînî gayret içinde olanlarla beraber olmak.
2. Nefsini ıslâh edip diline hâkim olmak.
3. (Allah sevgisini unutturan) dünyâlıklardan nefsine hoş gelen bir şeye eriştiğinde onun zarar-ziyanını ayırt edebilmek, dinden kendisine az bir şey bile nasip olduğunda onu da ganîmet bilmek.
4. Haram karışır endişesiyle midesini helâlden (de olsa) doldurmamak (ve riyâzat içinde yaşayabilmek).
5. Bütün insanların kurtulduğunu, yalnız kendisinin mahvolduğunu düşünmek.”


***

“Gerçek mü’min altı çeşit korku içindedir:
1. Îmânını kaybetme korkusu.
[Zîrâ âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“Rabbimiz! Bizleri hidâyete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme!..” (Âl-i İmrân, 8)
“Ey îmân edenler! Allah’tan, O’na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 102)]
2. Kıyâmet günü kendisini rüsvâ edecek şeylerin melekler tarafından yazılması korkusu.
[Âyet-i kerîmede buyrulur:
“İşte o gün (yer) Rabbinin ona bildirmesiyle bütün haberlerini anlatır.” (ez-Zilzâl, 4-5)]
3. Amelinin şeytan (aleyhi’l-lâ’ne) tarafından boşa çıkartılması korkusu.
[Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“(İblis) dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara (günahları) süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım! Ancak onlardan ihlâslı kulların müstesnâ.” (el-Hicr, 39-40)]
4. Ölüm meleği Azrâil’e gaflet içindeyken ve ansızın yakalanma korkusu.
[Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibâdet et!” (el-Hicr, 99)
Hadîs-i şerîfte buyrulur:
“Kişi yaşadığı hâl üzere ölür ve öldüğü hâl üzere haşrolunur.” (Müslim, Cennet, 83; Münâvî, V, 663)
Nitekim Hazret-i Osman -radıyallâhu anh- Kur’ân ile yaşadı, Kur’ân’ı infâk etti ve Kur’ân okurken şehîd edilerek rahmet-i Rahmân’a kavuştu.]
5. Dünyâ ile mağrur olup, âhiretten gâfil kalma korkusu.
[Âyet-i kerîmede buyrulur:
“…Bu dünyâ hayâtı, aldatma metâından başka bir şey değildir.” (Âl-i İmrân, 185)]
6. Çoluk-çocuğuyla fazlaca meşgûliyete dalıp Allah Teâlâ’nın zikriyle yeterince meşgul olamama korkusu.”
[Âyet-i kerîmede buyrulur:
“Biliniz ki, mallarınız ve çocuklarınız birer imtihan sebebidir ve büyük mükâfat Allah katındadır.” (el-Enfâl, 28)]


***

“Muhakkak ki dünyâ fânî, âhiret ise bâkîdir. Fânî olan sizi şımartıp azdırmasın, bâkî olandan alıkoymasın. Siz, bâkîyi fânî olana tercih ediniz. Dünyâ sonludur, dönüş Allâh’adır. Allah’tan korkunuz.”
(İbn-i Ebi’d-Dünyâ, Mevsû‘a, I, 77)


***
“Ecel gelip çatmadan yapabileceğiniz iyiliği hemen yapınız.”


***


Cenâb-ı Hak bu hikmet dolu nasîhatlerin muktezâsıyla amel edebilmeyi ve o güzîde sahâbînin şefâatine erebilmeyi nasîb eylesin. Onun sevgisini gönüllerimize nakşederek âhirette dostluk ve komşuluğuna mazhar eylesin!
Âmîn…


Eser : Öyle Bir Rahmet ki
Yazar: Osman Nuri TOPBAŞ
---------------------------------------------------------------------------------


HAZRET-İ ALİ -radıyallâhu anh- (656-661)

“Düşündürücü ve hikmetli sözlerle ruhlarınızı dinlendirin. Zîrâ bedenlerin yorulduğu ve zayıfladığı gibi ruhlar da yorulur.”

***

“Huşûsuz kılınan namazda, dilin âfetlerinden ve boş şeylerden sakınmaksızın tutulan oruçta, Kur’ân’ı tefekkürsüz okumakta, kalbe nakşolmayan ilimde, infâk edilmeyen malda, zor günlerde gösterilmeyen kardeşlikte, şükredilmeyen nîmette, gönülden edilmeyen ihlâssız duâda hayır yoktur.”

***

“İnsanlar bilmedikleri şeyin düşmanıdır.”

***

“Cennet cömertlerin, cehennem câhillerin yeridir.”

***

“Âlimlere; «Niçin öğretmediniz?» sorusu sorulmadan câhillere; «Niçin öğrenmediniz?» sorusu sorulmayacaktır.”

***

“Cenneti arzulayan, hayırlara koşar. Ateşten korkan, şehvetlerden sakınır. Öleceğine inananın, nefsânî ve şehvânî lezzetleri yıkılır. Dünyâyı bilene, musîbetler zâhir olur.”

***
“Namus, güzelliğin sadakasıdır.”

***

“Dinde edep ve mürüvvet, akl-ı selîmin meyvesidir.”

***

“Aklı tam olanın, sözü az olur.”

***

“Sözlerinin amellerinden sayıldığını bilen kimse, az konuşur ve ancak kendisini ilgilendiren şeyleri söyler.”

***

“Soruluncaya kadar susmak, susturuluncaya kadar söylemekten hayırlıdır.”

***

“Alçakça söylenen söze karşılık vereyim deme, çünkü o sözün sâhibinde onun gibi daha nice düşük sözler vardır. Cevabına yine onlarla cevap verir.”

***

“Câhil ile sakın latîfe etme. Dili zehirli olduğundan gönlünü yaralar.”

***

“İnsanlara anlayacakları şekilde konuşunuz.”

***

“Eğrinin gölgesi de eğri olur.”

***

“Allâh’ın kullarına karşı hüsn-i zan sâhibi ol. Böyle olursan birçok yorgunluktan kurtulursun.”

***

“Yanında Allâh’ın, Rasûlullâh’ın ve evliyânın sünneti olmayan kimsenin elinde hiçbir şey yok demektir. Allâh’ın sünneti, sırrı gizlemek; Rasûl’ün sünneti, insanlar arasında güzel ahlâk ile idâre yolunu bulmak; evliyânın sünneti de, insanlardan gelen eziyetlere katlanmaktır.”

***

“Bir adamla dost olmak istersen (önce) onunla muayyen bir mesâfede kal; bu durumda iken sana normal davranırsa dostluğunu sürdür, yoksa vazgeç.”

***

“Kalbi düşmanlıklarla meşgul olan kişi, faydalı işler yapamaz. Çünkü kalb, iki zıt meşgûliyeti bir arada bulunduracak kadar geniş değildir.”

***

“Mü’minin tebessümü yüzünde, hüznü ise kalbindedir.”

***

“Nîmetin tamamına erişmek, İslâm üzere ölmektir.”

***

“Övünmek Âdemoğlunun neyine ki?! Evveli nutfe, sonu ise cîfedir! Kendi rızkını dahî yaratamadığı gibi, kendini helâkten de kurtaramaz.”

***

“Hayat iki günden ibarettir. Bir gün lehine (yâni sana tebessüm hâlinde), bir gün de aleyhine (yâni hüzün içinde)dir. Gün lehine olduğunda şımarma, aleyhine olduğunda da daralıp feryâd ü figân etme!”

***

“Bugün amel işleme günüdür, hesap yoktur. Yarın ise hesap vardır, amel işleme imkânı yoktur.”

***

“Nefesler, ecele doğru atılan adımlardır.”

***

“Dört şey devâm ettiği müddetçe din ve dünyâ, huzur ve selâmetle ayakta duracaktır:

1. Zenginler, kendilerine verilen mal ile cimrilik etmedikçe.

2. Âlimler, öğrendikleri ve bildikleri şeyle amel ettikçe.

3. Câhiller, bilmedikleri şeyle kibirlenmedikçe.

4. Fakirler de âhiretlerini dünyâlarına satmadıkları müddetçe.”

***

“Zenginlerin, Allah katındaki mükâfâtı taleb ederek tevâzu göstermeleri ne güzeldir. Bundan daha güzeli ise, fakirlerin Allâh’a tevekkül ederek zenginlere karşı müstağnî davranmalarıdır.”

***

“Mahrûmiyet, minnet altında kalmaktan daha hayırlıdır.”

***

“İffet, fakirliğin; şükür de zenginliğin süsüdür.”

***

“Cimrilik bütün kötü ahlâkı kendinde toplar.”
(Bu hakîkatin mefhûm-ı muhâlifince; merhamet, cömertliği; cömertlik, tevâzûyu; tevâzû da hizmeti beraberinde getirir.)

***

“Yoksul düştüğün zaman sadaka vererek Allâh ile ticâret yap. Eline nîmet geçtiği zaman çok şükret! Sakın az şükürle Allâh’ın nîmetlerini elinden kaçırma!”

***

“Dünyânın; nîmetlerinden İslâm nîmeti sana kâfîdir. Meşgûliyetlerinden, tâat meşgûliyeti sana kâfîdir. İbretlerinden, ölüm ibreti sana kâfîdir.”

***

“İlim, en hayırlı mirastır. Edep, en hayırlı sanattır. Takvâ, en hayırlı azıktır. İbâdet, en hayırlı sermayedir. Sâlih amel, en hayırlı rehberdir. Güzel ahlâk, en hayırlı yakın dosttur. Hilim, en hayırlı yardımcıdır. Kanaat, en hayırlı zenginliktir. Ölümü tefekkür, en hayırlı uslandırıcıdır.”

***

“Amel-i sâlih gibi ticâret, sevap gibi kazanç, Allâh’ın tevfîki gibi fayda, tevâzû gibi asâlet, ilim gibi şeref, şüphelilerden uzak durmak gibi verâ, güzel ahlâk gibi Allâh’a yakınlık, farzları edâ gibi ibâdet, tedbir gibi akıl, birlik ve beraberlik gibi insanı kendini beğenmekten uzak tutan başka bir haslet yoktur.”

***

“Amellerin en güç olanı dört haslettir:

1. Öfkeli anda affetmek.

2. Muhtaçken de cömert davranmak.

3. Kapalı ve tenha yerlerde nefsin şerrinden korunmak.

4. Korktuğu veya bir menfaat umduğu kimseye karşı da doğru söylemek.”

***

“Küçük musîbetleri büyük göreni, Allah büyük musîbetlere mübtelâ kılar.”

***

“Mal, nefsânî arzuların hammaddesidir. (Nefsânî ve dünyevî) arzular, sıkıntıların anahtarıdır. Hased de boş yorgunluğun bineğidir.”

***

“(Dünyevî) arzu ve ümitler, basîretli kimseleri bile âmâ eder.”

***

“Kişinin kıymeti, istek ve arzularının kıymeti kadardır.”

***

“Kim nefsin bitmek bilmeyen istek ve arzularının zebûnu olursa, amelleri de kötü olur.”

***

“Nasîb, kendisine gelmeyene de gider.”

***

“Canlarınız için cennetten başka bir karşılık ve değer yoktur. Öyleyse canlarınızı ancak cennet karşılığında satın!”

***

“Allah dostları o kişilerdir ki, insanlar dünyânın zâhirî görünüşüne baktıkları zaman onlar, dünyânın içyüzünü görürler.”

***

“Bir kul, Allâh’ın katındakine kendi elindekinden daha fazla güvenmezse îmânı kâmil olmaz!”

***
Rabbimiz, bu hikmetli sözleri lâyıkıyla idrâk edip muktezâsıyla amel edebilmeyi nasîb eylesin. Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm-’ın en yakın dostları olan dört büyük halîfenin muhabbetini gönüllerimizden eksik eylemesin. Âhirette bizleri onlarla birlikte haşr u cem eylesin!

Hiç şüphesiz ki o mübârek sahâbîler ile âhiretteki beraberlik, daha bu dünyâda başlar. Onlarla bugün dost olabilirsek ve bu dostluğun hukûkuna riâyet edebilirsek -inşâallah- yarın kıyâmette onların yakınlığına mazhar oluruz.

Rabbimiz Hulefâ-i Râşidîn’in güzel ahlâkı ile ahlâklanmayı cümlemize nasîb eylesin. Şefâatlerine nâil buyursun!

Âmîn…  
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Arama Kutusu

Son Konular

Okuyucular

Araç Gereç

Tüm Hakları Saklıdır - TeknoGrafya - Teknoloji Blogum..: Hulefâ-i Râşidin'den Hikmetli Sözler
anarşik çocuksamurai jack